27 Mart 2007 Salı

onun hikayesi...



Belki hiç yazmamam gereken şeyler bunlar
Benim ve içime oturmuş zehirimin öyküsü.
Bana, daha da kötüsü başkalarının içine akan, aktıkça kendine benzeten zehrimin...
Düşün bile naz yaptığı, geceleri hırsız perilerin şarkılarına tutunan,
kaosun tam ortasında bir yerde kimliksiz, siyah Magdalena ve çarmıhlarını sırtlarında taşıyan 21.yüzyıl İsa'larının hikayesi bu.
Benim hikayem...
Nasıl mu oldu? Sadece oldu. Doğum gibi, ölüm gibi aniden, önelenemez bir şekilde. Söylenmemesi gerekenleri söyleyene;
unutabilme, unutup hiç olmamaış gibi devam edebilme sınıfında sürekli kalanlara,
görmeyi yüreğinin işi sayanlara ne oluyorsa, nasıl oluyorsa öyle oldu,
Acı'nın matem gözlü gelinine.
Ve Acı, Tanrıça'sının sebepsiz sızısıyla beslendi, gözyaşlarıyla.
Oysa O Dulciena'sının ardından gitmiş,
acı ile, düş ile, kendisiyle bile savaşmıştı.
En sonunda kendi gerçekliklerini anlayanların yabancı doğup yabancı öleceklerin hikayesi...