20 Haziran 2007 Çarşamba

SANA BÜYÜK BİR SIR SÖYLEYECEĞİM...

Sana büyük bir sır söyleyeceğim,

Zaman sensin.

Zaman kadındır, ister ki

Hep okşansın, diz çökülsün hep

Dökülmesi gereken bir giysi gibi ayaklarına.

Bir taranmış,

Bir upuzun saç gibi zaman,

soluğun buğulandırıp sildiği ayna gibi.



Zaman sensin uyuyan, sen şafakta,

Ben uykusuz seni beklerken,

Sensin gırtlağıma dalan bir bıçak gibi..

Sen ki benim saat-sakağımda vurursun,

Boğulurum soluk alıp vermesen,

Tenimde bir duraksar ve yerleşir adımın.

Sana büyük bir sır söyleyeceğim,

Her söz,

Dudağımda bir dillenen zavallı,

Acınacak bir şey ellerim için,

kararan bir şey bakışının altında..



Sana büyük bir sır söyleyeceğim,

Korkuyorum senden,

Korkuyorum yanın sıra gidenden,

pencerelere doğru akşam üzeri

El kol oynatışından, söylenmeyen sözlerden.



Korkuyorum hızlı ve yavaş

zamandan, korkuyorum senden.

Sana büyük bir sır söyleyeceğim,

Kapat kapıları.

Ölmek daha kolaydır sevmekten,

Bundandır işte benim yaşamaya katlanmam,

Sevgilim...



Louis Aragon

18 Haziran 2007 Pazartesi

BENİ YAVAŞLAT TANRIM!


Beni yavaşlat Tanrım!

Yüreğimin atışlarını düşüncemin sakinliğiyle rahatlat.

Zamanın sonsuz görüntüsüyle hızımı azalt!

Bana güncel kargaşanın ortasında,

Tepelerin ölümsüz sakinliğini ver.

Bir çiçeğe bakmayı,

Eski bir dostla sohbet etmeyi

Ya da yeni bir dost edinmeyi,

Yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı,

Ağ yapan bir örümceği izlemeyi,

Bir çocuğa gülümsemeyi,

İyi bir kitaptan birkaç satır okumayı ve

Yarışın daima daha çok hız için olmadığını

Anımsat her gün bana.


Yavaşlat beni Tanrım!

Bana ilham ver.

Köklerimi,

Yaşamın katlanılan değerlerini toprağının derinliğine göndermek,

Kaderimdeki yıldızlara doğru daha çok

Büyüyebilmek için..

Yavaşlat beni Tanrım!


Wilfred A. Peterson

9 Haziran 2007 Cumartesi

KEPEZ




Ansızın bir karasu iner

Deniz fenerinin gözlerine

Fener kör olur.
Ve ağır ağır uyanmaya başlar

Deniz dibinin devleri

Koç sürüsü dalgalar toslaşır gerine gerine

Ötede yıkkın bir balıkçı köyünün çiçeksiz evleri

Evler ki denizlerde olup bitenleri bilmez

Bense bu kaderi iyi bilirim
Benim adım Kepez…


Yıldızlar olmadı mı, dolunay olmadı mı

Gökyüzü de kördür.

Yüreğindeki kara bulutlar

Durmadan yıldırımlar kusar

Yorgun bir gemi oturur kayalara

Karışır birbirine dua ve küfür
Korkuysa şapkasını her zaman

Kapkara bir dala asar

Bir yosun tarlasında dinlenirken
Gördüm ölümü kaç kez

Selâm verip geçti gülümseyerek

Ben korkusuz Kepez…


Kaç sünger ve inci avcısının

Kanına girdi bu denizler

Kaç taze gelin ihtiyarladı

Bu ufuklara baka baka

Her sabah

Neşeli bir ıslık aydınlığına

Evden çıkıp gidenler

Ya döndüler ya da hiç dönmediler

Yaralı akşamlara

Yalnız kalmayınca aç kalmayınca

Oğlak, kuzu melemez

Ben ne dramlar yaşamışımdır bu kıyıda

Ben Kepez…


Mutlu insanlar da gördüm
Gelip kollarımın arasında sevişen

Ama uzun sürmedi

Şıngır mıngır kristal ömürleri

Ne çığlıklar işittim rüzgârlardan
Mevsim mevsim değişen

Hele de yitik ekmekler gibi ayrılık türküleri

Tedirgin martıların

Kanatları vururken gez
Ben dilsiz bir görgü tanığıyım

Benim adım Kepez…


Gün kısalır,

Bir gece de değişir renk renk haritam

Gün uzar,

Sızlayan süslü bir göğüstür

Tarih-i Kadim

Sırdır, ayıptır

Gördüklerimin hepsini anlatamam

Gemiler gelip geçerken

Kaç dilden hüzünlü şarkılar dinledim

Gül yanaklı, lâle dudaklı

Ne güzeller gördüm gitti gelmez

Ben hep aynı yerde beklerim

Benim adım Kepez…

Bazen denize küser de

Gökteki yıldızlarla konuşurum

Bazen gidemediğim yerleri okşamak isterim

Bulamam ellerimi

Ay doğarken başlar
En uzun süren sarhoşluğum

Asırlar kemirse de
Koparamazlar zincirlerimi

Kimse kirli ayaklarıyla

Üzerimi tepeleyemez

Ben beş vakit

Sabrın gül suyuyla yıkanırım

Benim adım Kepez…

Bahattin Karakoç