15 Eylül 2007 Cumartesi

AĞIT VE RAKS



Ben oyumu felakete veriyorum şeyda

sana dönük yanımda çengiler mat oluyor

saadet-zedelerin morga çevirdiği bir dünyada

bana alevden kostümlerle dans etmek düşüyor

ve şeyda ben oyumu felakete veriyorum


Yolum uzadıkça kabaran direncimi

her düştüğüm yeri öperek bileyliyorum

kolay gele demek de nerden çıktı şeydam

gürbüz doğumlarda bir nice ananın harcandığını

imbatla gelenin kabayelle gittiğini biliyorum

senin aldanmak dediğin bana merhem oluyor


gördüm kışı zorlu geçmeyen yılın baharını da

saksıya dikme gülleri ilk güneşle soluyor i

şte bu kısrak yokuşta çatladı demen için şeyda

dünyanın tüm düzlüklerine kin besliyorum.


Geç bi yol, nazlı güleryüzlü şiirler yazamam

ben esenlik şölenleri bitti

vakt-i cerağanda vakt-i kahırda

hüzün fasılları demidir bu dem gör ki

raksederek ağlamak da varmış hesapta ama

ne Raks'ı ne Ağıt'ı ben Endülüs'ü evetliyorum


Artık bol kahkahalı çok şükürleri bıraktım

esenlik bildirilerini harcıalem mutlulukları

denizi uslu gösteren kartpostalları yaktım

fakat şeydam bir avuç külü yakamadığım için

ben oyumu felakete veriyorum.


Mustafa İslamoğlu

Hiç yorum yok: